Sürükleyiciliğinin anlaşılması için kadınların kalçasını kadınsı bir biçimde oynatarak yürümesi gerekiyor. Tahlilciler, erkeklerin ise omuz hareketiyle çekici bir sinyal verdiğini söylüyor.New York Üniversitesi’nde araştırma yapan bilim adamları “Beden hoşluğu yetmez” deyip ilave ediyor: “Endamını göstermek de gerekli”.Kadınlarda kum saati gibi bir beden, erkeklerde ise geniş omuzlar çekici olarak idrak edilebilir ama New York Üniversitesi’ndeki araştırma […]
Sürükleyiciliğinin anlaşılması için kadınların kalçasını kadınsı bir biçimde oynatarak yürümesi gerekiyor. Tahlilciler, erkeklerin ise omuz hareketiyle çekici bir sinyal verdiğini söylüyor.
New York Üniversitesi’nde araştırma yapan bilim adamları “Beden hoşluğu yetmez” deyip ilave ediyor: “Endamını göstermek de gerekli”.
Kadınlarda kum saati gibi bir beden, erkeklerde ise geniş omuzlar çekici olarak idrak edilebilir ama New York Üniversitesi’ndeki araştırma takımı “Yürümesini de öğrenirsen” diye ilave ediyor.
Batı kültüründe bel, kalça ve göğüs genişliğinin orantısı kadınların sürükleyicilik tanımında asırlardır kilit ehemmiyette algılanıyor.
İnce bir belden kıvrılan geniş kalçaların albenisini Marilyn Monroe’da görmek mümkün.
Günümüzün yıldızları arasında ise şarkıcı Beyonce’nin ya da Jennifer Lopez’in kıvrımlı bedeni aynı seçkin ligde kabul ediliyor. Bu beden biçiminin çekici bulunması belki de medyanın imge bombardımanıyla alakalı. Lakin New York Üniversitesi araştırma takımına göre sebebleri ne olursa olsun, bu kadınların birer seks simgeyi olarak idrak edilişi yalnızca görüntüleri ile değil, yürüyüşleri ile de bir o kadar ilgili.
Tahlilciler bir dizi deney dahilinde 700’ü aşkın bireye hareket halinde insanların video kayıtlarını veya çizgi filmlerini gösteriyor.
Batı kültürünün yargısı
Görüntülerin kimilerinde kadın ya da erkek olduğu anlaşılamayan gölgeli bir imge var. Öbürlerinde ise yürüdüğü görüntülenen bireyin cinsiyeti sarihçe muhakkak oluyor.
Denekler, ekrandaki görüntü hangi formatta olursa olsun, kadın görüntülerini eğer kalçaları oynuyorsa daha çekici bulduğunu söylüyor.
Aynı biçimde erkeklerin görüntüleri ise omuzların oynadığı gidişatta daha çekici.
Araştırmaya liderlik eden Kerri Johnson ve Louis Tassinary, sürükleyiciliğin bedenin kıvrımları arasındaki sayısal orantının ötesine geçen, hareketle de ilgili bir idrak etme şekli olduğunu belirtiyorlar.
Ekip, bu araştırmanın neticelerinin yalnızca Batı kültürleri için geçerli olduğunun altını çiziyor.
İngiltere’de Buckinghamshire Chilterns University College’da psikoloji dersleri veren Hekim George Fieldman, New York’taki deneyden çıkan neticenin kendisini afallatmadığını söylüyor.
Fakat Hekim Fieldman, deneyi bir adım daha ileri götürmek olası mı diye merak ediyor: “Bedenin kıvrımları ile oynatılan kalçanın ya da omuzların devinimi arasında ideal sürükleyiciliği belirleyen bir matematiksel yöntem bulmak acayip olabilir.” 90-60-90 yerine, hareketi de içine katan bir matematik yöntemi var mı acaba?