Çirkin kadın yok,bakımsız kadın var! Hoşluk ve makyaj…Kadınların vazgeçemeyecekleri iki kavram.Ünlü haber spikeri Ayşenur Yazıcı Kelebek’e hoşluk ve makyaj hakkında düşündüklerini anlattı… ‘En Pratik Cilt Bakım Kılavuzu ’ ismiyle yazdığınız son kitabınız elimizde. Kozmetoloji eğitimi aldığınızı da öğreniyorum. Bu kitabı yazmak için sizi yönlendiren ne oldu? Günde yaklaşık 700-1000 kişinin ziyaret ettiği bir websitem var. […]
Çirkin kadın yok,bakımsız kadın var!
Hoşluk ve makyaj…Kadınların vazgeçemeyecekleri iki kavram.Ünlü haber spikeri Ayşenur Yazıcı Kelebek’e hoşluk ve makyaj hakkında düşündüklerini anlattı…
‘En Pratik Cilt Bakım Kılavuzu ’ ismiyle yazdığınız son kitabınız elimizde. Kozmetoloji eğitimi aldığınızı da öğreniyorum. Bu kitabı yazmak için sizi yönlendiren ne oldu?
Günde yaklaşık 700-1000 kişinin ziyaret ettiği bir websitem var. Zamanla kadınlar kullandığım cilt bakım ürünlerini soran mesajlar atmaya başladılar. Sonra ihtiyarlama ile alakalı sualler geldi, derken iş çığırından çıkınca, zorunlu olarak ‘Kullandığım kozmetikler ’ ve hoşluk üzerine bir bölüm açtım.
Çünkü günün nerdeyse yarısını bilgisayar önünde, bana fotoğraf yollayan hanımlara suratına uygun makyaj tonları ve şikeleri yazmakla, cilt bakımı anlatmakla geçirir oldum! “Neden olur? Nasıl geçiririm? Bir daha olmasın diye ne yapmalıyım?” suallerini cevaplamakla…
Bu suallerin hepsini her cilt ve yaş için anlattım. ‘Makyajda İllüzyonistlik Numaraları ’ isimli kitabım birçok estetik okulunda ders kitabı mahiyetinde alınıyor. Eh dedim, cilt bakımı üzerine net ve reklamsız bir şey yazmanın zamanı geldi! Tekin Acar Bey ’le konuştum ve Cinskiye ’deki tüm markaların bir çatı altında bulunduğu bu kozmetik mağaza zinciri, bu kitabı lüzumu olana iletmek için en uygun yerdi. Alıcılarına fiyatsız vermek için uyuştuk, basıldı kapış kapış gidiyor.
“Çirkin kadın yok,bakımsız kadın var”
Yazdığınız bu kitap “Çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın var” görüşü doğruluyor diyebilir miyiz?
Azıcık öyle. Ama burada hoşluk kavramının, kendinde olanları sevmek ile alakalı tarafının altını çizdim. Önsözü okuyunca insanlar hem gülüp hem de “Vallahi doğru” diyorlar. Kabaya Streisand’a bakın.
Hoş kavramınız daha da güzelleşecektir. Hokka burun, badem göz değil iş. Tamın kimlikle bitirilmesi… Umarım sanatkâr olmak için konuttan kaçan 10 yaşındaki kızlar artmadan idrak edilir.
Kitabınızda cilt bakımının tüm püf noktalarına değinmişsiniz. Mesela makyajın gün boyu yüzde kakdikeni olması için ne yapabiliriz?
Kakdikeni makyajın şehirk koşulu bir ıslatıcı kullanmaktır. Makyajı sabitleyen, sağlıklı yüzey yaratılmalı. Yoksa yalnızca pudranın baz olduğu makyaj, bir saat sonra cilt salgılarıyla bulamaç olur. Yarısı deriden uçar.
Üstüne pudra sürer yeni bir leke bulamacı yaratılır… Farlar su ile ıslatılarak kullanıldığında gözkapağında daha iyi tutuntümör. Dudak Boyası içinse eskiden dudağı pudralayıp fırça desteğiyle sürün tasayık ama artık öyle dudak boyasılar çıktı ki, buna gerek dahi kalmadı.
Termal surat spreyleri de iyi bir sabitleyicidir. Profesyonel makyajcılar makyaj bittikderi sonra cilde saklı bir ham yağmuru gibi azıcık surat spreyi püskürtürler. Mimik yapmadan iki üç dakika durun. Makyajın kmüşteriliği çoğalır.
Hoşluk ve makyaj malzemelerine çok para harcayan hanımlar var. Bu malzemelere çok para tüketilmesi taraftarı mısınız?
Beklentinin ne olduğuna bağlı. Far, rimel, göz kalemi ve fondöten, yapısı ve kalitesi çok umursanması gereken kozmetikler. Direkt gözünüzle ve derinizle temasta kalıyor. Kaliteli bir ürün ucuzlarla mukayese edildiğinde işin içine sağlık da giriyorsa evet kaliteli ürün alın derim.
Ne Yazık Ki bu da daha fazla maliyet demek… Lanolin ile perhydrosqualin hemen hemen aynı işi gören yağlardır ama biri koyundan elde edilir, değişiği balina teninin altından… Yağ molekülleri mukayese edildiğinde biri çok daha parlak ve incedir. Sizce hangisi daha çok bulunur? Daha ucuz olabilir? İyi ürün seçme işi kişinin hayata bakışında şekillenir. “Çok dudak boyası yenilerim ucuz olanını alayım” diyenle, kaliteli alayım “kakdikeni olsun sağlıklı olsun ama pahalı olsun” diyen bir değil natürel.
“Cinsk hoşlaş,herkes seni farketsin,kolay yoldan hayatı kotar!”
Çevremize baktığımızda makyaj yapma yaşının çok erken yaşlara indiğini görüyoruz. Hatta okula giden 14 – 15 yaşındaki kızlar dahi makyaj yapıyorlar. Makyajda yaşın bu kadar küçük yaşlara kaymasının sebebini neye bağlıyorsunuz?
Medya! Tamamıyla medya… Gösterilen, öğretilen, özenilen “hoş olanın” kazandığı bir dünya! Ama yalnızca hoş olmakla her iş halloluyor gibi şovla şovla süslenme yaşı 6-7 yaşa indi… Barbie’lerin makyaj setlerini çıkartan anlayış masum bir gelecek kadınlığı özendiriyor olabilir ama anne-babadan daha sihirk etkisi olan televizyon yalnızca Cinskiye’de değil tüm dünyada kız çocuklarını erken büyümeye güçler bir gidişatta.
Gazete ve televizyon, çocuklar tarafından sünger gibi içilen bilgiler aktarıyor zekâlarına. Efendim “22 yaşında ama dünyanın en çok kazanan şarkıcısı” diye gösterilen, liseden terk eğitimi olan kadını lüks içinde gören genç kız ne stokluyor alt beynine sanıyorsunuz ki? Yahut yüzotuzsekiz estetik harekâttan geçmiş, evvelinde suratına dönüp bakılamayacak kadar sıradan, şimdilerde katalog başına 60.000 $ para arz eden bir kadının kazandığı paradaki zahmeti nasıl idrak ediyorlar sanıyorsunuz?
Yeğenimin biri 18 yaşındayken liseyi tamamlama hediyeyi burun operasyonu oldu! Çünkü özel kolejde okuyan bu tatlı kızın neredeyse tüm arkadaşları bir burun yaptırma krizine girmiş ve aileleri buna karşı koyamamıştı. ‘Cinsk, öğün, çalış, güven ’ benim için yürekderi inanılan bir söz. Ama onlar “Cinsk hoşlaş, herkes seni fark etsin, kolay yoldan hayatı kotar” olarak değiştirdiler. Hoş örnekler nedense silik bırakılıyor.
“Kirpiklerinin ardından akıllı bakan bir kadın ‘hoş ’dir!”
Kimileri yalnızca hoşluğun yeterli olduğunu düşünür. Yalnızca hoşlukle işin bitmediğini, insanların bunu fark etmesini nasıl sağlayacağız?
Zerafet, dürüstlük ve kendini sevmek. Bunu, özgüveni yüksek yetiştirilen insanlar ötekilerine kanıt etmeli. Hoş dürüst bir gülüş, sağlıklı beyaz dişler kocaman burnunu unutup, kocaman kirpiklerinin ardından akıllı bakan bir kadın “hoş”dir.
Makyajın yüzde yok gibi, doğal görünmesi için nelere dikkat edilmeli?
Fondöten, mutlaka gün ışığında test edip alınmalı. Mağaza ışıkları sarıdır ve sizi çok pembe bir fondötenle kandırabilir. Doğal tonu gün ışığında yakalayın. Tester sınan sınama ürünler bunun içindir.
Çıkın dışarı bakın. Öyle bilek içinde filan da değil. Doğrudan çene üzerinde deneyin. Transparan pudra alın ve bronzlaştırıcı pudranızı çok dikkatli ve az kullanın. Doğal demek zifiri yanık bir deri demek değildir.
Ya allık tercihinde…
Allık seçerken bütün kırmızı bir allık seçin ve bunu bütün elmacık kemiğinin üzerine çok az dokundurun. Bu her deriye koşmuş da yanağı pembeleşmiş doğal bir görüntü verir. Kahve allıktan bırakın.
Far tonlarını vizon, füme gri, yosun yeşili, buz pembesi gibi cilt içindeki tonlardan seçin. Keskin hatlardan kaçının. Rimelinizi de kahverengi seçerseniz doğal tonlar size doğa bir makyaj yaratacaktır. Bu arada herhalde kahverengi bir dudak boyası değil, dudak tonunda parlatıcılı bir dudak boyası seçin.
“Burcu Kara, kimliği olan bir hoşluk!”
Makyajını en hoşlandığınız Burcu Kara ve Ebru Gündeş. Nedir bu adların makyajlarını hoşlanma sebebiniz?
İkisinin de surat hatları oynanmamış hatlar. Orantıları mükemmel. Ebru Gündeş ne kadar ağır makyaj yapsa da, sahnenin hakkı da budur renk yutar, mesafe uzaktır. Surat şekline aykırı bir değişiklik yapmadan bunu gerçekleştiriyor. Gözleri zati çekik.
Bir de makyajla çekmiyor. Yapsa, Çinli gibi ve orantısı mübalağa etilmiş olacak. Makyözünün muhteşem gözü var. Burcu Kara da, sade makyajıyla hem pastel renkleri çok hoş taşıyor hem de özenti moda stillere asla girmiyor. Bu da onu “kimlikli” kılıyor. İşte anlatmak istediğim hoşluk bu! Kimliği olan hoşluk. O hafif alt inen göz yapısındaki masumiyeti yukarı çekeceğim çekik göz makbuldür diye bir kompleksi yok! Kendini hoşlanıyor.
Makyajını en sevmediğiniz Oya Aydoğan. Nedir makyaj konusundaki kusuru sizce, makyajını beğenmemenize neden?
Gözaltındaki o kocaman beyaz örtü! Tamam, bir zamanlar modaydı. Şenay, Oya Aydoğan, Ahu Tuğba, Füsun Önal zamanında bir beyaz sürme modası aldı başını gitti. Kimi değişti kimi öyle kaldı. Oya Hanım ’ın surat hatları çok sempatik ve bütün Cinsk kadını suratı ama o bu beyazından bırakamadı ve üstüne üstlük o hoş gözlerinin üstüne bir mavi katmanı sürmesi var ki…
Neyse… Şimdi kalkar polemik çıkarırlar. Ben kim, Oya Aydoğan ’a “Sen çok güzelsin, ne olur sedefli buz eflatunu ve kiremit tonlarıyla makyaj yap” demek kim!
Cildi pak yakalamak ve ıslatmak öğrenilen ehemmiyetli kurallardan… Cilt bakımıyla alakalı, bunlardan başka en ehemmiyetli olanlar nedir?
Tıpkı bebek gibi düşünmeliler. Besle, pakle, şefkat göster! Çağdaş yaşam hepimizin hayatına kimyasalları ve stresi soktu. Bu kaçınılacak bir şey de değil, hayatın içinde bir gereklik artık zehirlenerek yaşamak!
Rüzgâr, hava kirliliği, güneş, egzoz gazları, stres, klimalı etraflar, mevsim ısı farkları, halıdan uçan sentetik tüylerden tutun da, kullandığınız deterjana kadar her şey dış dünya ile temastaki cildi vuruyor. Anneannenizin saf avantajları yok artık. Ten destek istiyor.
“Kimse yaşı emin olsun istemiyor!”
Ten destek istiyor ama direk güneşlenmenin doğru olduğunu düşünenler var.
40 sene evvel ikoncanların sabah 10.00 akşam 17.00 güneşlenme mesaisi yoktu! Bu özenilecek değil, hayret edilecek bir olay. Ten kanserlerinin çoğalış oranına bakın bir. Güneş de aynı güneş değil. Her yaz bitimi, binlerce kadın lekeler içinde bir suratla, keder içinde kozmetiğe koşuyorlar.
Bütün açıldı lekeler derken, rejimlerle sarkan ten meseleyi, stresten alerjik olan cilt problemi başlıyor. Bu bitti derken sivilce izleri, ardından göz etrafındaki morluklar ve saire… Kumpaslı olarak kozmetiğin desteğiyle yaşamazsanız, 30 yaşına gelip hasta ve kırışıklarla dolu bir cilde itiraz etmemelisiniz. Kürler, yatıştırıcılar, onarıcılar ve kırışık gidericiler banyomuzda “diş macunu” kadar koşul bir ürün haline geldi artık. Çünkü çağ diyor ki: “genç kal”,”çekici ol” ve “ihtiyarlama”… Teknoloji de ilaç sanayi kadar kozmetikte de mükemmel keşifler sunuyor.
Baksanıza antioksidan patlaması var dünyada. Kimse yaşı emin olsun istemiyor! Ben dolgu yapılmış yanakları, botoks yapılmış sahte gülen gözleri beğenmiyorum. Herkes sanki aynı surata ait bir kopya kâğıdını yapıştırmış ortada…
Yaş alabiliriz, ama ehemmiyetli olan ihtiyarlamadan yaş almak diyorsunuz.
Evet… Yaş alabiliriz, ama ihtiyarlamadan yaş almak kozmetik bakımla mümkün. Öteki seçenek; gidin yanaklarınıza yastık koydurun, gıdınızı da kestirin atın, dudaklarınızı da air bag haline getirin. Tercih sizin. Ben karışmam. Ama teklif veririm.
Ciltteki apaçık ve sihirk gözenekleri kapatmak için neler yapmak gerekiyor?
Meseleye evvel “neden oluyor” sualiyle bakarsak, çözümün gereklerini yakalarız. Yağ salgısının sıradandan fazla olması suratından, cilt yüzeyinde yağın atıldığı tüneller olan gözenekler genişlemiştir. Şayet sistemli şekilde cildinizi arınmıyorsanız, kirlerin gözenekte birikmesiyle siyah noktalarınız oluşur. Tıkalı gözeneğin içinde yağın birikip iltihaplanmasıyla da sivilceler…
Peki cilt yağlıysa…
Cildiniz yağlı ise, ölü hücreler bu fazla salgı ile yüzeyde daha kalın ve sabit bir tabaka oluşturacaktır. Peeling sizin için ehemmiyetli bir kozmetiktir. Ama mutlaka incitmeden, dövmeden yapmalısınız. Yoksa zamanla cildiniz hem yağlı hem çok alıngan olur. Gözeneklerin olağan sihirklüklerine dönmesi için evvel yağ salgısını “dengeleyici” gece kremleri ve gün içinde fazla yağı emen içeriği olan ıslatıcılar kullanılmalı.
Haftada iki kez, temizletici ile tabakayı arınıp ardından kaolin, kşehir gibi yağ emici maskeler uygulanmalı. En son da gözenek sıkılaştırıcı maske ve tonikler dayanakçı olacaktır. Natürel bunları satın alıp banyo dolabında eskimeye bırakmayacak bir istem de gerek. Kumpaslı yapılmayan hiçbir bakım size istediğiniz neticeyi vermez. Öyle bir ürün henüz yok! Sür, on saniyede geçsin!
Günümüzde kozmetiğin hoşlukle alakalı birçok meseleye çözüm bulduğu inkâr edilemez ama azıcık giderli. Kadınların hoşluk şansına kozmetiğe çok para tüketmeleri konusunda neler diyorsunuz?
Erkeklerin alaka alanları olan araba ve teknolojik aletlere harcadıkları para ile mukayese ederseniz reelinde, kozmetik pahalı bir şey değil. Alışverişe çıkıldığında, tasarruf yapmanız gereken yerin kozmetik olmadığına ikna olmalısınız evvel.
Sonra unutmayın ki kozmetik, teknik olanaklar çoğaldıkça pahalanan bir şey. Bir kremi 6 ay kullanıp netice hala tatmin edici değilken, bir laboratuar hücrenin içine kadar aktif maddeyi taşıyan bir lipozom yapmışsa ve sizin bir ayda kırışıklarınızın nerdeyse %70 ’ini silecekse siz buna pahalı der misiniz? Neye göre pahalı? İsteğinizin ne kadar derin olduğuna göre ucuz da olabilir reelinde. Hiçbir kadın, hoş bir cilde sahip olmanın ederini hesaplamaz. Bir yerden kısar, biçer alır…
Peki, kozmetik ürünlerine çok para tüketmeden hoşlaşmak mümkün mü? Nasıl?
Elbette! Bunun için meseleyi geciktirmek dahi yeterli. Çünkü kumpaslı bakımla zati cilt korunarak yaş alacaktır, dramatik ani değişiklikler için mucizevî ürün peşine düşmeyecektir. Pahalı dediğiniz ürünler genelde, bu, anında metamorfoz yapanlardır çünkü. Yaşlandıkça daha da bonkör davrandığımız bir konu bu. Çünkü mazide kalan bir şeyi geri almak için pahası ehemmiyetli olmuyor.
Hoşlaşmak şansına en çok yapılan yanılgılar…
En çok güneş altında kendine ve tenine işkence eden, tüp gaz patlamış gibi, cılk, kapkara olana kadar yanan kadınlara boş boş bakıyorum. Tüm bedeni ve suratını kaplayan deri susuzluktan ve kalınlaşmaktan öyle bir hal alıyor ki, buruştum diye enstitüye koşmaları da bir derman olamıyor.
Çünkü UVA Cildi kırıştıran elastikiyetini sefil eden bir ışın ve bir kere zarar gördünüz mü dönüşü yoktur. İkincisi de ağzını dahi toplayamaz hale getirecek kadar dudaklarını şişirenler… Kocaman dudak seksidir diye bir kavram oluşturuldu, tamam bir şey demiyorum, ama dudak “surat” ovali ile burun ile orantılı bir uzuvdur!
Masal devleri gibi gezen insanları da anlayamıyorum. Kadının seksiliğinden evvel masumiyeti ve keyfi gönülde kakdikenidir… Erkekler de böyle diyor ama kadınlar kavramıyorlar.
“Doğal olan her zaman daha diri durur!”
Kaşları vurma ile çizmek…
Kaşlarını koyu vurma ile çizen, her an size bağıracakmış gibi ifade veren genç kızlara hayret ediyorum. Çok itici. Doğal olan her zaman daha diri durur. Genç kızların hepsi koskoca kadınlar gibi boyanıyorlar.
Göz etrafı morluklarından şikâyetçi olanlara neler yapmalarını önerirsiniz?
Buna neden olan etkeni ortadan kaldırmaları gerek evvel! Güneş, stres, zamankli bilgisayara bakmak, bitkinlik ve uykusuzluk, yapay ışıklandırma, alkol tüketimi, böbrek hastalıkları, kansızlık gibi bir sürü etken gözaltlarını tenin öteki yerlerinden daha fazla vuruyor.
Göz etrafı morluklarından şikâyetçi olanlarda sihirk olasılık uyku meseleyi veya gözün fazla bitkinliği söz konusudur. Şehirk evvel buna neden olan etkeni yok etmeli. Kozmetik destekle iyileştirmeye çalışırken, temel sebebi de yok etmezlerse, gayet faydalı bir ürüne dahi işe yaramıyor diyeceklerdir.
Papatya, lavanta çayları ile kompres yapmak teni dinlendirir. Göz çukurunda keskinleşen morluk eksilebilir. Ama kakdikeni etki için, dolaşımı tertip edici, K ve C vitaminli kozmetikler ve tene elastikiyet veren, nem yükleyen serumlar gerekir. Ağızdan alınan ten onarıcı hapların da kumpaslı kullanımıyla iyi neticeler alınıyor.
Yüzümüzdeki kırışıklıkların çoğalmasının tek sebebi ilerleyen yaş değil sanırım. Neler?
Güneşin yakan ve onarılmaz zararlar veren ışınları… Alkol, sigara ve kötü beslenme alışkanlıkları… Stres ve umutsuzluk…
“Ruhunuza özen gösterin!”
Ama en ehemmiyetlisi stres ve umutsuzluk sanırım.
Aynen… Kozmetiklerle bir yere kadar yüzeysel görünümü düzenlenebilseniz de, alt doku genç yaşta, bu saydığım nedenlerden çökecektir. Stres bedenin besinlerden gerekli vitamin ve mineralleri alma eforunu eksiltir, bağışıklık sistemimizi eforsuzlaştırır. Bizi virüslere ve mikroplara karşı korunmasız hale getirir.
Bedenimiz böyle zayıf bir sisteme bol yapay yiyecekler ve toksinli kozmetikler de alıyorsa, hastalanmamayı beklemek mucize olur. Siz stres içinde debelenirseniz cildinizde de güller açmasını beklemeyin demek istiyorum. Ve unutmayın ki sıkılıp heyecanlandığınızda nasıl midenize kramp girebiliyorsa, kan beyninizi atlıyorsa aynı şok metamorfozlar cildinizde de oluyordur.
Çok stresli kadınların ciltlerinin de sağlıklı görünmediğini öğreniyorsunuzdur. Bunun için teninize özen göstermek için yola çıktığınızda mutlaka ruhunuza da özen gösterin. Burada, en iyi genç kalma usulü huzurdur diyesim geliyor. Ama süratli yaşamak zorunda kaldığımızda, uygarlık bunu çoktan elimizden aldı gitti.
Güneş bu kadar fena ise derimiz için, peki bronzlaşma aşkıyla yananlar ne yapsın?
Olağan! Güneşte kalmak fizyolojik olarak mutluluk hormonu salgılatıyor. Bundan herkes güneş gördü mü oracığa yayılmak istiyor… Bunu bronzluk tutkusuyla bağımlılık haline getirmemek gerek.
Bu “güneşsiz bronzluk veren” kozmetiklerin içerikleri ıslatıcılar, vitaminler ve minerallerle desteklenmiştir. Gün içinde hem tenin yumuşak kalmasına dayanakçı olurlar hem de havayla temas ederek bronzluğu artırırlar.
“Parfüm saklıca kokmalıdır.Bulut gibi arkanızdan yahut derinizden saklıca çıkmalıdır!”
Kullandığımız parfümün uzun zaman kakdikeni olması için…
Kokunun evvel kendi kakdikeni olmalı. Kokular, içlerindeki alkol oranına, özlerin yoğunluğuna göre daha hafif, daha keskin ve kakdikeni olmaları için ayrılmışlardır öğreniyorsunuz.
“Eau De Toilette” denilen konsantrasyonda özlerin yoğunluk oranı %4-8 arasındadır. Sürdükderi 4 saat sonra koku etkisini yitirir. Ama parfümde esans yoğunluğu %15–30 arasında değişir ve kmüşteriliği nerdeyse 20 saattir. Öteki kmüşterilik usulü de; bedenin ısı bölgelerine sürülmesi kmüşteriliğini artırır.
Kulak arkası, kasıklar, diz kapağı arkası, göğüs ortası, dirsek ve bilek içleri, ense kökü, kuyruk sokumu… Şimdi bu bilgiyi, bölgelerin hepsine sürmeniz olarak algılayıp koku torbası şeklinde dolanmayın sakın! Parfüm saklıca kokmalıdır.
Bulut gibi arkanızdan yahut derinizden saklıca çıkmalıdır. Girdiği etrafa oda kokusu gibi kesif koku yaymak demek değildir ve etkileme gizemi de budur. Karakterinizin izini bırakır. Ortaya dökmek için kokulanılmaz.
“Kadındaki şefkat ve masumiyet,albeniyi ortaya çıkarır!”
Göreceli bir kavram olan hoşluk sizin için ne ifade ediyor?
Benim için “hoşluk”, klasik oranlar içinde şekillenir, üzerine şahısın karakteri ile oluşan hatlar kazanç. Ziynet bezek veya seksilik değildir! Stil denilen kişiye ait hoşlukların tamamıdır hoşluk.
Başka Bir Deyişle hokka burun, kiraz dudak değil, bir tam içinde kendi olarak güzel durmaktır hoşluk. Bir kadından bahsediyorsak içinde şefkat ve masumiyet olmalı, bu da albeninin kendini doğurur. Bir erkekderi bahsediyorsak içtenlik ve “yaşamıyla sulhuk olmak” olmalı hoşluğun içinde.
İnanın hemen fiziğe, giyime, duruş ve yürüyüşe yansır bunlar. Yeter ki herkes olmaya, kalıba özenilmesin… O zaman bir kaçış bir saklanış vardır kimlikte.
Dediğiniz güzergahta, kimliği olan kadınlar…
Grace Kelly, Monica Belluci, Laetitia Casta, Uma Thurman, Azra Akın, suratı boyu posu ile içindeki enerjinin senteziyle “hoş” belirlememe giriyorlar. Ve onlar kimseye benzemedikleri gibi, şekilleriyle uğraşmadan kimlik almış kadınlardır.
Sahne sinema ve kozmetik eğitimi aldınız. Zamanında böyle bir alanda eğitim almanıza sizi yönlendiren ne oldu?
Öteki üniversitelerin kayıtlarının ben Lyon’a vardığımda kapanmış olması.
“Su kaybı olan deride kırışıklık çoğalır!”
Orta yaşlı hanımların sedefli renkler kullanmaması gerektiğini söylüyorsunuz. Neden? Orta yaşlı hanımlar genelde hangi renkleri seçim etmeli?
Yaş, su kaybı olan deride kırışıkları artırır. Sedefli tonlar da kırışığı vurgular. Yanakta sedefli bir allık derinin ince kırışıklarını tek tek ışıklandırır.
Göz kapaklarındaki kat yerlerini ve kırışıkları bir bir vurgular. Mat tonları ve gölge tonlarını kullanmalılar. Mesela bir pembe – kemik ışık farı, bir de mat vizon kahve yahut mat bordo ile tüm göze genç bir bakış yapmak mümkün.
“Emek vermeden hoşluk olmaz!”
Orta yaşlı hanımların savaştığı meselelerden biri de kırışıklıklar. Kırışıklıklara karşı nasıl savaşmalı, neler yapmalı?
Benim yaptığımı… Güneşlenmeyi unutun. Bronz deriyi unutun. Çok meraklıysanız ve sabrınız da varsa sabah 10:00-11:00 arası, öğleden sonra da 16:00-17:00 arası yarımşar saat güneşlenin ve en az yirmi koruyucu kullanın. Suratı direkt güneşe asla vermeyin. Bu biiiir.
Benim yaşıma gelince buruş buruş olursunuz. Güneş en sihirk kırıştırıcıdır. İkincisi: su kaybını önlemek için yaz kış mevsime uygun ıslatıcı kullanmadan asla sokağa çıkmayın. Bu ikiiii… 25 yaşından sonra her gece uyumadan makyaj yapsanız da yapmasanız da cildi iyice arının. Gece kremi ve nezaret kremi kulanın ki, gece hücreler kendini yenilerken gerekli malzemeyi destek bulabilsinler. Bu üüçç…
Şimdi artık mükemmel küçük kapsüller kapsayan hücrenin içine kadar gidip elastikiyetin kaybını önleyen ve su yakalama kabiliyetini artıran serumlar var. Sabah akşam bunu kreminizin altına hiç aksatmadan kullanın bu da döört… Çok mu disiplinli bir iş gibi geldi size? O zaman bana emek vermeden edinilen bir hoşluk söyleyin.
Gençlere, ilerde meseleli bir ciltle karşılaşmamaları için makyaj yaparken nelere dikkat etmesini önerirsiniz?
Cildin meselesini fondötenle örtmek yerine kremlerle cilt balansını sağlayıp düzenlemek ve her gece kumpaslı pak ve ıslatılmış ciltle uyumak… İçinde ne olduğunu öğrenmediğiniz pazar malzemesini ucuz diye alıp gözlerinizi riske atmayın.
Organik boyalar ve inorganik boyalar çok farklı etkiler yapar ciltlerde. Silince dahi gözkapağında rengi kalan bir far, yahut dudağın pembe rengini çeken ve silseniz de kalan bir dudak boyası rengi size nelere mülk olabilir bir doktora mesele.
“Dudağa çok alaka çekmek seksüel eksiklere işaret eder!”
Kadınların makyaj sırasında en çok yaptığı yanılgı nedir sizce?
Ya herkeste bir göz içine kalem çekme takıntısı var ki kavramıyorum. Gözleri böcek böcek, küçücük, sinsi ve delici oluyor ve aynaya bakmıyorlar. Kocaman gözler dışında pek öneri etmiyorum ama illaki “Ben bırakamam.” diyor ve “göz içine kalem çekip allık sürerek” makyaj yaptığını sanıyorlarsa Allah aşkına bari bol rimel sürün de göz azıcık sevimlilik küyensin diyesim geliyor.
Dedim dahi. İkinci yanılgı dudağı kocaman hanımların ısrarla pembe yoğurt şeklinde dudak boyası kullanıp üstüne de bol parlatıcı sürmekte ısrar etmeleri. Moda ya! Beyaz derili, zenci vücutlu kadıncıklar gibi oluyorlar. Kocaman dudak ve sarkan parıldayan bir dudak onlar için ne ifade ediyor anlamakta eforluk çekiyorum. Gerçi makyaj – psikolojide dudağa çok alaka çekme seksüel eksiklere işaret eder ama bunu öğrenmesi ona ne kazandırır öğrenemem.